Cüzzam Haftası25-31 Ocak Dünya Cüzzam HaftasıHer yıl Ocak ayının son haftası “ Cüzzam Haftası ” son Pazar günü de “ Dünya Cüzzam Günü ” olarak ilan edilmiştir. Hafta boyunca Cüzzamlı kişilerin sorunları tartışılarak çözümler üretilecektir. Cüzzam (lepra), tanısı kolay, tedavisi kesin, erken tanı konduğunda önlenebilir bir hastalıktır. Dünyanın alt gelir grubu bazı ülkelerinde, açlık, yoksulluk, yaşam ve temizlik koşullarının kötülüğü, sağlık hizmetlerinden yeterince yararlanamama, iyi beslenememe ve sürekli göçler gibi nedenlerle hastalık tam anlamıyla yok edilememektedir. Bu haftanın amacı, toplumun cüzzam ve cüzzamlıya karşı oluşan yanlış inançlardan, bilgisizlikten kaynaklanan korkularını önleyerek cüzzam hastalığının erken teşhis edilmesinin sağlanması, dünya standartlarına uygun bir şekilde tedavisi ve izlenmesiyle hastaları topluma kazandırmaktır. Dünya Sağlık Örgütü’nün verilerine göre, dünyada her yıl yaklaşık 200 000 yeni Lepra vakası tedaviye alınmaktadır. Lepraya bağlı olarak çeşitli sekel ve sakatlıklar bırakabilen komplikasyonlar gelişmektedir. Ancak etkin tanı ve tedavi yöntemleri sayesinde, günümüzde Lepraya bağlı ağır sekeller önlenebilmektedir. Ülkemizde 2012 yılı hastalık bildirimleri sonucunda kayıtlı lepralı hasta sayısı kümülatif olarak yaklaşık 1200 civarındadır. Son yıllarda yapılan taramalarda yeni tespit edilen hasta sayısında azalma görülmektedir (2012 yılında 6, son yıllarda ortalama 4 vaka). 2012 yılı verilerine göre tedavi gören hasta sayısı 21’dir. Lep ralı hastaların ilk tedavileri İstanbul, Ankara ve Elazığ İllerinde bulunan Lepra Hastanelerinde yapılmaktadır. Cüzzamlı hastalarla ilgili her türlü izleme ve değerlendirmeler hastaların yaşadıkları ildeki sağlık kuruluşlarınca yürütülmektedir. Hastaların tedavi giderleri Sağlık Bakanlığı tarafından ücretsiz karşılanmaktadır. Gün geçtikçe sayıları azalan lepralı hastalar bizim toplumumuzun insanlarıdır. Onlarla ilişkiyi kesmek ve onları toplum dışına itmek yerine, ihtiyaçları olan anlayışı, yakınlığı, destek ve sevgiyi göstermek önde gelen bir vatandaşlık görevidir. Lepra, koruyucu ve tedavi edici sağlık hizmetlerinin hedeflerine ulaşması ile yakın zamanda dünyada ortadan kaldırılacağına inandığımız bir hastalıktır. Her yıl ocak ayının son Pazar günü tüm dünyada gerçekleştirilen “ Dünya Cüzzam Günü ” ile ilgili etkinliklerin bu konuya olan dikkati arttırmasını beklemekteyiz.
LEPRALepra hastalığının etkeni “tüberküloz’" hastalığını yapan basille hemen hemen aynı türde bir mikrop olan Mycobcıcterium lepraebasilinin yol açtığı kronik bir hastalıktır. M. leprae çok yavaş çoğalır ve hastalığın inkübasyon periyodu beş yıl civarındadır. Lepra yüksek oranda infeksiyoz (bulaşıcı) değildir. Tedavi edilmemiş, enfekte hasta ile çok yakın ve sık temas edenlere ağız ve burun yolu ile damlacık enfeksiyonu şeklinde bulaşır.
Hastalığın oluşması için 2 koşulun bir arada olması gerekir.1. Bu mikroba karşı (Mycobcıcterium leprae) doğal bağışıklığın bulunmaması (İnsanların tümüne yakınında bu doğal bağışıklık vardır. Doğal bağışıklığın olmaması hali, insanlara kendinden önceki soylarından geçen bir özelliktir. Bu bağışıklık halini bir testle anlamak olasıdır). Bu bağışıklık Lepromin Testi (Mitsuda Testi) ile anlaşılabilir.
2. Dışarıya basil çıkaran aktif durumda bir hastanın bulunması ve onunla uzun süreli ve çok yakın temas halinde olmak. Bulaşma genellikle aynı aile içindeki büyüklerden 10-11 yaşına kadar olan çocuklara yönelik olarak ortaya çıkmaktadır. Birçok hastalıkta olduğu gibi bu hastalığında kuluçka süresi vardır. Yani belirtiler mikrop vücuda girdikten hemen sonra ortaya çıkmaz. Lepra hastalığında etken vücuda alındıktan 2-7 yıl sonra ilk klinik belirtiler ortaya çıkar. Kuluçka süresinin değişken ve uzun olması tanı koymayı güçleştirmektedir.
Ne tür belirtiler görülür? Mikrop kollarımız ve bacaklarımızda bulunan ve duyuları beyne ileten duyu sinirlerinin ya da beyinden iletilen emirleri kaslara götüren motor sinirlerin çevresinde bulunan kılıfı oluşturan hücrelerin içine yerleşir. Bu hücrelerde yıkıma yol açar. Sinir yoluyla deriye kadar ulaşarak deride bazı belirtilere yol açar. Bu belirtilerin görünüşleri değişik biçimlerde olabilir. Deri yüzeyinden kabarık ya da biraz daha büyük çok kabarık olmayan kırmızı-mor renkli kabarıklıklar (PAPÜL), değişik büyüklükte, keskin sınırlı, pembe-kırmızı-mor parlak renkli deriden hafifçe kabarık kızartılar(PLAK), özellikle yüz, göz çevresi, yanaklar, dirsek ve dizlerin dış-ön yüzlerinde daha sık görülen nohut-ceviz büyüklüğünde topak ve kabartılar (NODÜL), bu lezyonların bazılarının açılmasından oluşan yaraların izleri (SK. ATRİS-SKAR), kol ve bacaklarda his kaybı veya azalması, bazı hareketleri yapmada zorlanma ve güç kaybı, burunda tıkanıklık ve zaman zaman görülen hafif kanamalar, kol ve bacak sinirlerinin bulunduğu yerlerde duyarlık ve ağrı genel ve sık görülen belirtiler arasındadır. Ancak bu belirtilere benzer durumların olduğu çok sayıda hastalık olduğu unutulmamalıdır. |
380 kez okundu |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |